13 Kasım 2013 Çarşamba

BOZ/KIRLARIN Y/ALAZLI SESİ: BİLONSA

 Alpaslan Akdağ, İlkay Coşkun´un Şiir Vakti Yayınları´ndan çıkan 3. şiir kitabı Bilonsa üzerine yazdı

BOZ/KIRLARIN Y/ALAZLI SESİ: BİLONSA

1971 Yozgat doğumlu Şair kendi deyimiyle “Teknoromantik” biri. Poyraz Edebiyat Dergisi Yayın Kurulunda görev yaptı. Çeşitli dergilerde (Mühür, Kurşunkalem, Poyraz Edebiyat, Şiiri Özlüyorum, Şiir Vakti, Ücra Şiir, Herfene Edebiyat, Aydili) ve gazetelerde ( Sivas Postası, Yeni Asya, Sivastimes) şiirleri yayımlandı.
Yüreğimden Süzülen Nağmeler-2008, Düş Yolcusu-2011 adlı şiir kitaplarının yanı sıra, Şiir Vakti Yayınları’ndan çıkan 2012 tarihli Bilonsa ise Şairin 3. şiir kitabı.

Göğün uçsuz bucaksız sonsuzluğuna uzanan tahta bir merdiven resminin süslediği kısa hacimli bu kitapta, okuyucuya yer yer deneysel ve görsel bir şölen sunan özgün şiirler mevcut. Zaman zaman arkaik öğeleri de içresinde barındıran anlaşılır/yalın bir söylemin seçildiği alt birimlerde taşraya/yerele ait sağlam bir dilin kullanıldığı gözlerden kaçmamalıdır. Zirzop, cereme, parça pincik, çıngar, yapıldak, kışlak gibi sözcükler bunlardan bazılarıdır…

Şiir, estetik gerektiren bir yazınsal savaşımdır. Kazananı ve kaybedeni yine kendin olduğun biricik savaş. Ki Şair, kelamının kudreti ve edebi vurgusu oranında bu zorlu savaşın yılmayan neferliğine gönülden soyunmuş demektir.

Işığı toplamış gen haritalarımızın eşiğindeydik s-67

Sayfa aralarında serpiştirilen ve görsel açıdan bir farkındalık yaratan aforizma tadındaki sofistike girizgahlar ise kitaba ayrı bir hava veriyor. Ayrıca, sayfa aralarında emir kipiyle yazılmış kimi mısralara rastlarsanız hiç şaşırmayın derim;

Koy teraziye künyeleri kuyumcu…s-59

Özenle seçilen başlıklar ise teknik ve çağrışım gücü açısından oldukça ilgi çekicidir: Kuş-ağını Kuş-angel, Gönül yatağına Ir(a)mak, Teknoroman/tik, Göğrafya, İki Bayram Arası Aşk, Bilonsa, Mençuna, Karmate…

Şiir bir rüzgârdır/her yere uğrar” diyen şair Hasan Hüseyin Yalvaç can alıcı bir tespitte bulunmuş olmakla birlikte, Şairlerin bu soylu rüzgârı hanelere/insanlara ulaştırmadaki başat yönüne de vurgu yapmıştır kanımca. Simgelerin ve sözcüklerin okuyucunun imgelem dünyasında oluşturduğu çağrışımlara şiirin satır aralarında kanat çırpan bir kelebek etkisi yaratmaktadır.

Şiir demetinin göze batan minimal örneklerini alıntılayarak çoğaltmamız mümkündür.
 
Onur kavruk dudaklarda kutsanır..s-53

Sen gittin ya düştü fotoğrafı umudun..s-52

Ve de halkça, Hakka düşer yolumuz
Bölüşürüz ölümü..s-44

Kahveye oturmuş yaşlı bir devrimci
Bulmaca çözüp hükümet deviriyor..s-34

Çokça sorgudur bolca ölümdür gece..s-33

Avuç içimizdeki gül goncaydı hala..s-30

Şiir ozanın iç kanamasıysa eğer ki bence öyledir, anlatılanlar bu içsel kanamanın bize ve dış dünyaya dizgesel bir mecrada aracısız aktarımlarıdır.

İzleksel öğeler olarak “bozkır, kuş, gökyüzü, gül, adalet” göstergelerini sıralamak mümkündür. Çağrışımı zengin kimi sözcüklerin ise şiirin temel hakikatini oluşturduğu görülmektedir. Kuşanılmış silahlarıyla hayatımıza dâhil olan her Yazın adamının boy uzunluğu, ortaya koymuş olduğu yazının kalibresine göre uzar veya kısalır. Eserine yeterli alın terini kat(a)mayan bir yazarı, ürettiği yapıtı ilk badirede yüz üstü bırakır…

Şairin şiir gemisi, farklı ve uzak mecralara da yelken açmalıdır biraz. Arı duru pınarlarda yıkanmayan, Yenilenmeyen her şiir, durgun sular gibi kokuşmaya namzettir…

Yazmak damıtılmış emeklerin vücuda gelmesiyse şayet, okuyucu kendisine nice emek ve bin bir zahmetle sunulmuş olan bu yazınsal sofranın tanrı misafiri olmaya aday kimsedir. Kalemin ve Kelamın ehli olan değerli Şairimiz ise gönlünden akıveren harflerle donattığı bu yalın sofraya sizi de davet ediyor…

Alpaslan AKDAĞ
11.11.2013
Poetikhaber

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder